C. H. P'de NELER OLUYOR?

Sonra bir seçim olayı geldi gündeme. Bir parti örgütündeki naylon üyeliklerin üstüne gidildi, arkasından gelen gelişmelerle tüzük yerine lider kişiliklerinin tartışıldığı, seçim sonucunun çok önceden bilinebileceği, eski delegelerle toplanan kurultay, Deniz Baykal'ı yeniden genel başkan seçti. Tüzükle parti içi demokrasi, bir başka bahara kalmıştı!

    Tüzükle parti içi demokrasinin tartışılması bir bilinmeze ertelenmişti ama, baştaki girişin de anımsattığı bir noktayı, arada belirtmekte yarar vardır. Herşeye karşın, CHP; halk tabanı olan partiler içinde, demokrasinin en çok bulunabileceği partidir! Mecliste grubu bulunan partilerin hemen tümünde, demokrasinin kırıntısı bile zor bulunur. Bu, bizim yapımızın gereğidir. Yedibin yıllık tefeci- bezirgan medeniyetler toprağına gelmişiz! Her köşede, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, ya da yalandan gülümseyip sırt okşayan, gönül alan ağalarla, ağalarına abdest suyu taşımak için birbirini çiğneyen yanaşmalar, hep izleyegeldiğimiz görüntülerdir. Hep benzemeye çalıştığımız batının, en sağ partisi bile, bizim en solumuzdakinden kırk kez daha demokrattır. Bu siyasi eğilimlerin tabanı, batının yaşadığı yenileşme kalkışmalarıyla, 18. ve 19. yüzyıl "Serbest Rekabetçi Kapitalizm"iyle kökleşmiş, demokrasi öyle yerleşmiştir. 1789 Burjuva Devrimi, Paris Komün'leri v.b. ile, milyonların kanı pahasına, canı pahasına toplumun malı olmuş demokrasi, bizim topluma, Kuvayımilliye ve 27 Mayıs vuruşlarında, akıncı öncülerimiz tarafından armağan edilmeye çalışılmış, hep ayakları boşta kalmıştır. 

    Tefeci- Bezirgan medeniyetler karması, Babil artığı Anadoludur gelip yerleştiğimiz yer. Beyler, derebeyler, ağalar toprağı... Sözün kısası, bizim, "Solda ve sağda başsız develiğimiz"in, çok partililiğin, her köşe başında hep kendini gösteren aynalarda yeniden yeniden süslenip er meydanına soyunan pehlivanlarımızın arkasında yatan gerçeklik, Mezopotamya ve Bizans antika medeniyetlerinden aldığımız üstyapıdır. Biz ilkeleri, düşünceleri laf olsun diye tartışırız! Yasaları, yönetmelikleri, kağıt üzerinde bulunsun diye yazarız. Aslolan, burnundan kıl aldırmaz liderlerimizin, kendi görüntüleri, kendi sesleridir.

    "CHP'de neler oluyor?" diye başlayıp tarihi tartışmaya döndük. Gerekliydi. Hangi davranış kalıbımız, tarihcil kökümüzden bağımsız kalabilirdi ki?

    CHP, tüzüğü tartışmamakla, lider ve delege egemenliği yerine, halk egemenliğini partinin iskeleti yapmamakla çok şeyler kaçırdı sanıyoruz. Yalnızca CHP değil Türkiyedir yitiren. Ayakları yere basan, halkla birlikte olabilecek bir sol parti için aydınlık bir yol uzanıyordu. Mücadele, yürek ve inançtı gerekli olan! Adaletsizlikler, insanlar arasındaki uçurumlar büyümüş, halk çoğunluğu için pahalılık, işsizlik can yakan boyutlara ulaşmış ve düzen partilerinin fazlaca söyleyebilecek sözü kalmamıştı... Binlerce kilometre ötelerden yazılmış "Ilımlı İslâm" geleceklerine, Washington ve Walt- Street oyunlarına, çoğu aydınımızın anlıyamadığı bir biçimde "Hayır!" denilmişti... 28 Şubat'ta, emperyalizmin bize biçtiği elbiseyi yırtıp atmıştı birileri... 19 ve 27 Mayısların  aydınlığıydı yolu aydınlatan. Halk kanadının davranışı gerekiyordu artık... İMF'ye, AB'ye koşulsuz ülkeyi teslim eden, edecek siyasi partilerin karşısına dikilmesi gerekiyordu birilerinin. Ve "Yeniden Kuvayımilliye!" demeye başlamıştı CHP tabanı... Bergama'da bir ilçe başkanı, çıplak bedenini siper etmişti altının zehirine! CHP tüzük kurultayı yapıyordu. Büyük olasılıkla, parti tabanının ve halkın daha etkin olabileceği değişiklikler gelecekti partiye... Kuvayımilliyeci, tercihini halktan yana yapmış bir CHP, 12 Eylül mimarı, PKK destekçisi Alman ve Avrupa Emperyalizmiyle, sermayenin eli kanlı dünya jandarması "Soykırım"cı ABD emperyalizmi için tehlike olabilirdi!

    "İyi saatte olsunlar!" boş durmayacaktı elbet. 27 Mayıs gibi 28 Şubata da engel olamazlardı ama arı kovanına çubuk sokmak zor değildi! "Seçim" geldi gündeme ve "Özeleştiri yapacağım!" diyerek çıkan Deniz Baykal, partinin yaşadığı düşüşü Apo'nun yakalanışı, İSKİ yolsuzluğuyla, yüzünün gülmemesiyle açıkladı. Kendi özünü hiç katmadan ve aslında özeleştiri yapmadan, aldı götürdü seçimi... Sonucu önceden belli yarışta geride kalan, bir ara çekilmeyi bile düşünen Altan Öymen'in de çok üzülmüş gibi bir hali yoktu doğrusu.

    Halk için, halkla birlikte davranacak bir CHP ve ülkenin aydınlık günleri için umut mu? Elbette! Sonsuza dek!